Su Yoksa Hayat da Yok: Su tüm canlılar için en önemli doğal kaynaklardan biridir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, ekonomik kalkınma, tarımsal üretim, balıkçılık, enerji üretimi, ulusal güvenlik gibi suyun gerekli olduğu birçok sektör vardır. İnsan hiç gıda almadan, yalnızca su içerek yaklaşık 40 gün boyunca yaşamını sürdürebilse de, susuzluğa sadece 10 gün dayanabilir.
Su Kaynakları Kısıtlı: Dünyadaki toplam suyun % 96’dan fazlası tuzlu sudur. Geriye kalan %4 oranındaki tatlı su kaynaklarının % 70’e yakını buz ve buzulların içinde hapsolmuştur. Tatlı suyun diğer % 30’u ise yerin altındadır. Nehirler, göller gibi yüzeysel tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun yaklaşık % 1’inden daha azını oluşturmaktadır.
Türkiye Su Zengini Bir Ülke Değil: Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4.000 metreküpten 1.430 metreküpe düşmüştür. 2030 yılında nüfusumuzun 100 milyon olacağı ve kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.100 metreküpe düşeceği öngörülmektedir. Türkiye su fakiri bir ülke olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Bütün Sektörlerde Suyu Yanlış Kullanıyoruz: Su kaynakları ile ilgili ülkemizdeki en temel sorun sektörel su kullanımlarındaki plansızlık olarak ortaya çıkmaktadır. Sektörel su kullanımlarına açısından Türkiye’de %72’lik pay tarım sektöründe olup, bunu %18 ile evsel kullanım ve %10 ile endüstriyel kullanımlar izlemektedir. Tarımda, sanayide ve kentsel alanda kaçak kullanım, aşırı tüketim ve kirlilik başlıca sorunlardı.
Tarımda “Vahşi” Sulama: Suyun önemli bir kısmının tüketildiği tarım sektöründe, sulanabilir arazinin yalnızca %8’inde basınçlı sulama (yağmurlama ve damla sulama); %92’sinde ise hala geleneksel yüzey sulama yöntemleri (karık, tava ve salma sulama) uygulanmaktadır. Bu durum; “sonlu bir kaynak” olan suyun boşa harcanmasına, dağıtım ve drenaj şebekelerinin daha büyük kapasiteli olarak inşa edilmesine ve daha fazla enerji kullanımına, dolayısıyla maliyetin artmasına neden olmaktadır.
Kentlerden “Sızan” Sular: 2004 yılı “Belediye İçme ve Kullanma Suyu Temel Gösterge Sonuçları”na göre; içme ve kullanma suyu şebekesi için, şebekeye çekilen ile kullanıcılara dağıtılan su miktarı arasındaki fark alınarak hesaplanan şebeke kayıplarının ortalama %55 olduğu belirlenmiştir. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ının yaşadığı 16 büyükşehir belediyesinde şebekelerdeki su kayıpları ortalama yüzde 50’ye yakındır.
Kirlenen Sularımız: 2004 yılı verilerine göre, Türkiye’deki 3.213 belediyenin 319‘unda arıtma tesisi vardır. Atık sulara fiziksel ve biyolojik olarak arıtma yöntemi uygulayan atık su arıtma tesisi sayısı 2004 yılında 168’dir. Ayrıca Türkiye’de ileri arıtma sistemi olan sadece 4 tesis vardır. Dolayısıyla, ülkemizdeki toplam atık su arıtma tesisi sayısı 172’dir. Ayrıca 2004 yılında, ülkemizdeki 65 Organize Sanayi Bölgesi’nin 19’unda arıtma tesisi kullandığı belirlenmiştir. 2004 yılı içerisinde arıtma tesisi olmayan 46 Organize Sanayi Bölgesi’nden toplam 17.432 bin m3/yıl atık su arıtılmadan akarsulara deşarj edilmiştir.
Alarm Veren Yeraltı Sularımız: Tarımsal sulamanın ve sanayi üretiminin yoğun olduğu bölgelerde (Orta Anadolu, Marmara, Ege, Trakya) kontrolsüz yeraltı suyu kullanımı yaygındır. Konya Havzası’nda Ocak 2008 itibarıyla bölgenin alansal olarak % 70’lik kısmında çalışma yapılmış ve Nisan 2008 sonu itibarıyla 92.000 adet kuyu tespit edilmiştir. Tespit edilen kuyuların 66.000’i kaçaktır. Konya Havzası’nda 33 yıllık dönemde yeraltı suyu seviyesinde 14,3 metrelik bir düşüş tespit edilmiştir ve bu düşüşün %80'i son 10 yıl içerisinde gerçekleşmiştir. Ayrıca, Türkiye’deki Organize Sanayi Bölgeleri’nde 2004 yılında sanayi için temin edilen su miktarının, % 46,9'u yeraltı sularından çekilmiştir.
Küresel İklim Değişikliği Türkiye’yi Kuraklıkla Vuracak: Küresel iklim değişikliğinin Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nı, en fazla kuraklık ve buna bağlı olarak susuzluk; tarımda ve turizmde gelir kaybı; orman yangınlarında artış; biyolojik çeşitliliğin kaybı şeklinde etkileyeceği öngörülmektedir. Tüm Akdeniz Havzası’nda yağışların son 25 yılda %20 azaldığı görülmektedir. 2025 yılına gelindiğinde Akdeniz Havzası’nda sıcaklıkların ortalama 0,7° - 1,6° arasında artacağı tahmin edilmektedir.
Yaşam Kaynağı Sulak Alanlarımız Kuruyor: Sulak alanlar sağladıkları sayısız işlev ve değerle; yeryüzünün en önemli ekosistemleridir. Suyun kendi yatağında akma hakkını elinden alarak, çevresel ve sosyal etkilerini iyi hesaplamadan yaptığımız su altyapı yatırımları sulak alanlarımızın doğal yapısını değiştirmiştir. Türkiye’de son 40 yıl içerisinde yaklaşık 1.300.000 hektardan fazla sulak alan; kurutma, doldurma ve su sistemlerine müdahaleler nedeniyle ekolojik ve ekonomik özelliklerini yitirmiştir. Bu alanlar arasında; Amik Gölü, Avlan Gölü, Suğla Gölü, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları sayılabilir. Halen ülkemizin önemli sulak alanları da kuruma ve kirlenme tehdidiyle karşı karşıyadır.
Türkiye’de Bütüncül ve Yenilikçi Su Yönetimi İhtiyacı: Türkiye’de “su” konusunda salt kullanıma yönelik talepleri karşılama anlayışından talep yönetimine geçilmesi şarttır. Su politikalarında; suyun doğduğu yerden son bulduğu yere kadar bu kaynağı ve sağladığı hizmetleri, kullananlar ve yönetenlerin ortak akıl oluşturarak planlama süreçlerine katıldığı bir anlayışa geçmek kaçınılmazdır. Bu yaklaşım, suyun farklı anlayışta, farklı kurumlarca sektörel ve parçacı yönetimi yerine bu eşsiz ve gittikçe azalan kaynağın bütüncül yönetimle verimliliğini sağlayacaktır.